12 EYLÜL’Ü
ANLAMAK!
Faşist
darbenin ilanı sonrası kahvede bir chp üyesi bana “Hocam, seni buraya belediye
başkanı olarak görevlendirirler” dediğinde; Atatürk adını kullanmak başka,
Atatürk’ü anlamak başka bir şey; bunu 27 Mayıs’la karıştırıyorsun; bu onun tam
tersi bir süreç olacak, dediğimde “Bari sen böyle deme” diye sitem etti. Belli
bir süre sonra gelerek “Çok haklıymışsın
hocam” demişti.
O dönemde Atatürk
heykelleri dikerek, Atatürk adı kullanılarak halka ve ülkeye ihanet derecesinde
kötülük yapıldı. Atatürkçülük adına dini siyasette ve ticarette kullanmanın temelleri
atıldı. İşkenceler, haksızlıklar, yolsuzluk ve yoksulluk Atatürk adıyla savunuldu.
Özellikle akıl ve bilim merkezli eğitimin altı oyuldu. Kitaplar ve düşünceler tutuklandı.
Halkın kahramanı, bağımsızlığın ve cumhuriyetin lideri, birlikte yaşamın
çimentosu Atatürk ismi bilerek yıpratıldı. Bu gün yaşananlar 12 Eylül’le
başlayan bir sürecin sonucudur. Bu süreci tersine çevirmeyi ne yazık ki
başaramadık. Yöneticilerin zekâ ve yurtseverlilik dereceleri, örgütlü gücümüz,
aydın potansiyelimiz buna yetmedi. İnadına bu süreçte devleti ve partileri
öylesine çapsız ve dışarıya bağımlı kişiler yönetti ki 12 Eylül ruhu hep isim
ve şekil değiştirerek yaşadı.
Bu gün Kürt
halkının %80 i inadına birlikte yaşamak derken; Emperyal motorlu bölücü hareket
yol kontrolü yapar, vergi toplar, bayrak indirir, heykel diker, devleti tehdit
eder duruma gelmişse; bunu 12 Eylül’den, 12 Eylül’ü Büyük Ortadoğu veya
Genişletilmiş Orta doğu projesinden ayrı düşünemeyiz. Bu ne demek “Bizim
çocuklar başardı” diye 12 Eylül müjdesi
alan güçler en az 34 yıl önce adı, şekli önemli değil “IŞİD” projesini o günden başlatmışlar.
IŞİD
emperyal bir sopa, ya da maşadır. Işid
diye isimlendirilen terör örgütü ile Irak’ta Maliki, Kuzey Irak’ta Barzani
denetlenebilen çizgiye çekilmiştir. Maliki, hükümeti bırakma, Barzani PKK nın
kendisinden daha etkili olduğunu kabul etme noktasına çekilmiştir. Böylece
Kürtler arasındaki bölünmüşlük ve güç kavgası yerini Ulusal Birlik noktasına yükseltmiştir.
Öte taraftan ABD ışit gerekçesiyle Suriye ve Irak’a tekrar sıcak müdahale
gerekçesi yaratmıştır. Şimdi Türkiye’ye Işit le savaş diyerek Ülkeyi PKK ile
aynı cephede bir savaşın içine, ya da Işit terörünü somut belgelerle besleyip
destekleyen olarak; dünyanın nefretini kazanmış bir terörün koruyucusu olarak
suçlayıp cezalandırmak noktasında zorlamaktadır. İki ucu boklu bir değnek durumu!
Ancak bizi yönetenler uyarılara rağmen bizi bu noktaya bilerek, isteyerek getirdiler.
Büyük
Ortadoğu Projesinin son ana hedefi Türkiye’nin Mustafa Kemal imajı ve Ulus Devlet
modelini yıkarak; Irak, Suriye, İran’ı da bölen bir Kürt Devleti oluşturmaktı.
Irak ve Suriye ayağı silah zoruyla, Türkiye ayağı siyaseten oluştu. Ülkelerin
gerçeği göz önüne alındığında dönüş noktası şu anda yok gibi görünüyor. İran şu
anda bu noktada değilse bunu çaplı siyasetine borçludur.
Türkiye ayağını
özellikle CHP yi katarak siyaseten tamamlamak istiyorlar. Böylece; Kuruluş
felsefesi içinde chp ye sahip çıkan yurt severlerin, ülkeyi bölme görevi
üstlenmiş partileriyle bağlarını kopararak, onların savurmasını görmektir. İleride;
yine sağcı iktidarlara kapıyı açık tutmak artısı içinde olaraktan!
Kendi tabanına
demokrasiyi, örgütlü mücadeleyi öngörmeyip, hatta engelleyerek bir hukuki
yasaklıdan milletvekili, başbakan ve Cumhurbaşkanı yaratan muhalefet
liderlikleri ve kadrolarını tebrik etsek hangi derecede haksızlık etmiş oluruz
bilmiyorum.
Kuveyt
işgali sonrası ABD nin Bağdat’ı bombaladığı gecenin sabahında İlkokul 4.sınıf
öğrencilerine duygularınız yazın dediğimde. “Sabaha kadar uyumadık. Dünya
patlıyor gibiydi. Korktum. Savaş çok kötü bir şey. Bu savaş durdurulmalı. Yapacak
hiçbir şey yok denildiği anda bile yapılacak bir şey mutlaka vardır, olmalıdır.”
Diye sınıfta yazmıştı birkaç öğrencim.