23 Haziran 2014 Pazartesi

İSARKOMED DEMOKRASİ

            
Kurtuluş savaşı sürecinde Mustafa Kemal Saltanatı, Hilafeti direk olarak karşısına almadığı gibi, ayrı etnik yapıları da İslam çatısı altında bir arada tutma ilkesini öne çıkarmıştır. Burada ki amaç;  ülkeyi Emperyalizmin ve ihanet yönetiminin elinden kurtarmak; tam bağımsız, Laik bir Cumhuriyet kurmaktır. Kurtuluşta bu ilkenin önemini ve katkısını kimse yadsıyamaz. Ancak; bu süreçlerde yönetim erkini bu işe inanmayanların eline asla bırakmamıştır. O biliyordu ki; bunu yapmak bir anlamda bir teslimiyettir. Kendini inkârdır. Hiç bir kimse; teslim olanları onların istedikleri yere götürmez. Bir ülkenin, bir ulusun, bir örgütün geleceği kişilerin iyi niyetine nasıl bırakılabilir ki? Atatürk bu ilkeyi öne çıkarırken; asla inanç konusunda samimiyetsiz değildir. Yaşadığı süre içinde (dini siyasi ve ticari çıkarları, ya da toplumun aydınlanmasının, kalkınmasının önüne engel olarak çıkaranlar dışında); kimsenin inancını yaşamasının önünde engel olmamıştır. Üstelik Laiklik ilkesi ile bunu kurumsallaştırmak istemiştir. Ülkeyi ”Hıristiyan” istilasından kurtarmanın öncülüğünü yaparken de İslam’a en büyük katkıyı yapmıştır.
Dün kurtuluş istemiştik, bağımsızlık istemiştik, çağdaş bir devlet istemiştik. Cumhuriyetle birlikte insan hakları, hukuk devleti, örgütlü toplum anlamında eksiklere rağmen önemli kazanımlar edinmedik değil. Geldiğimiz noktada ise bu kazanımların çoğu yok anlamında. Yasama, yargı yürütmenin denetiminde. Genel anlamda parti devleti, hatta tek adam yönetimine dönüşmüş durumda. Siyasette buna tek adam yönetimi veya çoğunluğun diktatörlüğü deniyor. Muhalefetin bu güne gelişteki katkılarını bir tarafa bırakırsak rejim tehlikede görünüyor. Çıkış aranıyor. Cumhurbaşkanı çıkış olabilir mi? Nasıl, kimin için bir çıkış!
Diktatörlüğün alternatifi nedir? Demokrasi. Demokrasiye kim sahip çıkar? O bilinci taşıyan yurttaşların örgütlü demokratik gücü. Bu gücü nasıl yaratırsın. Öncelikle demokrasiyi kendi bünyende yaşatarak; örnek ve çekim merkezi olarak. Kadrolarını eğiterek. Tüzük ve programı özümsemiş eğitimli tabanı parti disiplini içinde saha çalışmasına katarak. Ülke ve bölge sorunlarına kendi çizginde çözüm üreterek. Halkı ve örgütü ciddiye alarak. İşte Cumhurbaşkanı adayı belirlemesi! Ne farkı var iktidarın çözüm süreci yürütmesinden! Halkı bırak, örgütü ciddiye almak var mı? Bir sosyal demokrat partide bunlar sorgulanmalı. Sorgulamak oy vermemek değil, yol göstermek olarak görülmeli. Ülke içinde dışında etkili yetkili güçlerin kararları doğru bile olsa örgüte de, halka da dayatılmamalı. Cumhurbaşkanları rejimi koruyabilselerdi AKP Sayın Ahmet Necdet SEZER zamanında tarihe gömülürdü! Ne yaptı AKP; çevirdiği yasayı aynen gönderdi. Atanmasını istemeyip geri çevirdiği, beklettiği kararnamelerdeki kişileri vekâleten atadı. İstediğini yine yaptı. Üstelik devlet bu günkü gibi ona bağlı da değildi. Korumak ya da kurmak istediğin rejimi ya iktidar olarak; ya da iktidara aday örgütlü bir güç, bir denge olarak yapabilirsiniz. “Ya Allah Bismillah Allahü Ekber” diyerek dini siyasette bir silah olarak kullananlarla; ileride demokrasi, insan hak ve özgürlükleri için birlik için de olabilecek miyiz? Yoksa bu söylem ileri de çok daha öne mi çıkacaktır dersiniz.?
CHP program ve tüzüğü ne diyor: Laik Cumhuriyet, Sosyal Hukuk Devleti yanı Sosyal Demokrasi. Ne demek Sosyal Demokrasi; çok kazanandan çok vergi alarak tüm yurttaşlara insanca yaşam kurmak. Sömürülerek bunu yapamazsınız. Bu içinde antiemperyalist bir duruşu da taşıyor olmalı. CHP yönetiminin Cumhurbaşkanı olarak önerdiği kişi Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun şimdiye dek Müslüman ülkeler üzerinde oynanan emperyal oyunlara karşı duruşu var mıdır? Laikliği hiç savunmuş mu? Dini inanç dışında sosyal ve siyasal doktrin olarak dayatmaya çalışanlara karşı ne yapmış? Şimdiye dek güçlüye, devlete, dine mi sahip çıkmış, mazlumdan, yoksuldan, güçsüzden yana bir duruşu olmuş mu? Üniter yapımız, mezhep ve inanç farklılıklarına bakışı nedir? O gitsin kim gelirse gelsin denilen Başbakanın yaptıklarıyla ilgili bunca yıldır ne söylemiş, ne yapmış? Bütün bunlar ve benzer sorular karşılık bularak yerli yerine oturmalı değil mi? Bu değerleri savunan, savunmuş binlerce yurtsever varken Sayın İnsanoğlu’nun öne çıkan ana özelliği İslamcı ve Osmanlı hayranlığı duruşu olarak görülüyor. Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.
CHP sol yelpazenin, üniter yapıdan yana olanların, demokrasi, Attatürk, Laik Cumhuriyet diyen yurtseverlerin sıcak ya da ılık bakacağı bir aday gösterse ilk turda en az ikinci olur mu, olur. İkinci turda Erdoğana oy vermek istemeyenler bu adaya oy verirse ona seçilme şansını yaratmaz mı, yaratabilir. CHP adayının oyu %40-50 üzeri olursa CHP ilk seçimde iktidar alternatifi olur mu, olur. Sayın aday %60 la kazansa CHP ye üçüncü parti olma dışında ne getirir. Hele kaybederse! Parti disiplini diyerek kendi değerlerinizi unutup başkalarının değerleri kutsatılınca tabanın bir kısmını incitecek, bir kısmına da orayı benimsetmiş olmayacak mıyız? İnsan hak ve özgürlüklerinden yana sözünde durmuş dinci bir örnek dünyada var mıdır bilmem? Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş felsefesinde; kurtuluş ve kuruluşun yanında özellikle aydınlanma vardır. CHP felsefesi aydınlanmanın felsefesidir. Sayın İhsanoğlu’da; Sayın Başbakan gibi “demokrat” çıkarsa; bu parti aydınlanma yolunda halka ne diyecek! Mustafa Kemal’i başarıya götüren “Tek başıma da kalsam, elime mavzerimi alır Elmadağ’ına çıkar son kurşunuma kadar savaşırım” tutarlılığı, öz güveni değil midir? Ülkeyi arkasına almasının temelin de bu yok mudur? Kendine güvenmeyene kim güvenir. Hedef demokrasi, rejimi korumak ise Sayın Kılıçdaroğlu kendisiyle birlikte çok şeyi ateşe atmış olmuyor mu dersiniz? Biz başbakan için de yanmadık mı? Keşke bu yanışlar karanlıkları aydınlığa çıkarmış ve çıkaracak olsaydı. Ali KARLIDAĞ.18.6.2014

Hiç yorum yok: